Tweet | Tarih: 24-02-2017 22:22 |
https://www.youtube.com/watch?v=tc_rNAkghh0 –Mıllan Aşireti ve İbrahim Paşa Milli Aşireti
Milli Asireti
Milli Asiretinin Dersim Çikisli Oldugu Görüsü ve Bulundugu Diger Yerler
Dersim asiretlerinden biri de Milli (Milu) asiretidir.
Bu asirete Iç Dersim’in ayni adi tasiyan köyünde ve baska bazi yerlesmelerinde
halen rastlanmaktadir.
Jandarma Umum Kumandanligi’nin “Dersim” baslikli yayininda
“Dersim’deki Asiretler” basligi altinda bu asiretin adi da geçmektedir.
Bu kaynakta Milli asireti iki referansla tanitilir.
Birincisi Dersim çikisli/orijinli (“Dersim’den ayrilmistir”) bir asiret olmasi,
ikincisi ise “Maruf Ibrahim Pasa’nin asireti” olmasidir.
M. Nuri Dersimi de Milli asiretinin Dersim orijinli oldugunu yazmaktadir.
Milli asiretinin bulundugu yerler “Dersim” baslikli bu kitapta Dersim,
Diyarbekir ve Suriye havalisi olarak gösterilmektedir.
Cevdet Türkay’in yayinladigi Osmanli kayitlarinda “Milli” asiretinin bulundugu
yerler bir yerde, Çemisgezek Sancagi, Teke, Diyarbekir, Çermik sancaklari, Sivas
ve Rakka olarak;
bir diger yerde ise daha ayrintili sekilde asagidaki gibi verilmektedir:
Erzurum, Diyarbekir, Çemisgezek Sancagi, Rakka, Mecidözü kazasi (Amasya sancagi),
Ergani, Teke sancagi, Bozok, Hamid, Sivas, Adilcevaz, Mardin, Kirsehri, Çorum sancaklari,
Harran Kazasi (Meras Sancagi), Ruha (Urfa), Tokad, Kelkid, Siran,Egin, Erzincan kazalari.
Burada bahsi geçen Osmanli kayitlari Kirmanciye ve Dersim cografyasinin Osmanli hakimiyeti altina girdigi Çaldiran Savasi
sonrasina, kabaca 16. ve 18. yüzyil arasindaki döneme aittirler.
Serefname Neden Milliler’den Sözetmez?
Serefname’de Zilan, Dinbili, Melkisi (Çemisgezek asiretleri) ve Melikan (Hasankeyf beyleri) gibi adlara rastlariz,
ama Milli veya Milan adi altinda bir asiretten ya da konfederasyondan bahis yoktur.
Eger baska bir ad altinda geçmiyorsa, kitabini 1597’de kaleme alan Seref Han’in koskoca Milan Konfederasyonu’ndan
sözetmeyisi üstünde durulmaya deger bir konudur
Geleneklerin ve yaklasik ayni dönemdeki Osmanli kayitlarinin görmezden gelemedigi Milliler’in Serefname tarafindan
ihmali basit bir unutkanlik olarak görülemez. Bu konu üzerinde fikir yürütürken aklima gelen ihtimallerden biri
Serefname’nin yazildigi tarihte Milan ile Melkisi konfederasyonlarinin bir ve ayni olup olmadiklari oldu.
Ne var ki bu noktada kesin bir yargi olusturamadim.
Milliler Hakkinda Kaynaklar
Milli asireti hakkinda ulasabildigim kaynaklarin en önemlileri Mark Sykes’in iki yazisidir.
Bunlardan ilki The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire (1908), ikincisi The Caliphs’ Last Heritage (1915) basliklidir.
Sykes’in bu yazilari 1906, 1907, 1908, 1910 ve 1913 tarihlerinde yaptigi toplam bes gezisinde tuttugu notlara dayalidir.
Bu iki yazida Milan asireti hakkinda hayli bilgi mevcuttur.
Bu bilgileri bu asiretin lideri Milanli ünlü Ibrahim Pasa’yla ilki Nisan 1906’da olmak üzere bizzat yaptigi
görüsmelerden edinmistir.
Milan asireti hakkinda veriler içeren bir diger kaynak ise M. V. Bruniessen’in "Agha, Sheykh and State"
baslikli çalismasidir. Bu noktadan sonra söyleyeceklerim esas itibariyle bu kaynaklara dayalidir.
Milanli Ibrahim Pasa’ya Göre Milli Asiretinin Orijini ve Dersimliler ile Iliskileri
Milanli Ibrahim Pasa, Mark Sykes’i “sag omuzunu öperek” karsilar. “Bedevi/göçebe usulü” diyor buna Sykes.
Daha sonra Karacadag’daki Milli asiretinin orijini, asiretin ve konfederasyonun tarihi üstüne konusurlar.
Ibrahim Pasa Milliler’i tüm digerlerinden farkli “ayri bir irk/ulus” olarak tanimlar.
Ardindan bununla çelisiyor gibi görünen sekilde “Kürt” denenlerin Milli, Zillan ve Baba Kurdi olmak üzere üç kolundan
sözeder (M. Serif Firat’ta Kormanco, Zaza, Babakürdi, SC).
Ama hemen sonra Milan ve Zilan gruplarinin Baba Kürtler’i Fars olarak gördüklerini ifade eder
Milli/Milan ve Zilan gruplari arasinda gerilerden beri süregelen bir rekabet ve düsmanligin mevcudiyetine deginen
Ibrahim Pasa, daha sonra sözü Milliler ile Dersimliler arasindaki iliskilere getirir.
Milliler ile Dersimliler arasinda bir fark olmadigini, bu ikilinin ayni olduklarini söyler
O’na göre “irk” olarak Sincar Dagi’nin Ezdileri de Milliler’e mensupturlar (Bkz. M. Sykes, The Caliph’s Last Heritage, 1915).
Ibrahim Pasa Anlatiyor: Milan Konfederasyonu`nun Tarihi
Eyüp Bey
Ibrahim Pasa’nin anlattigina göre kendisinin dedesi Milli reisi Eyub Bey, büyük bir emirdi.
19’uncu yüzyil basinda (Osmanli sultani Mahmut döneminde),
hükümet merkezi Cizre olmak üzere Bingöl Gölü’nden Sincar Dagi’na kadarki bölge O’nun yönetimi altindaydi.
Kendi emirliginin dogu siniri ile Musul arasindaki topraklarda Revanduzlu Muhammed Bey,
güney yaylalarinda ise bütün bedevi asiretlerin reisi olan Seyh Sfug hükümrandi
Bu üç emir/reis arasinda sürekli bir rekabet ve savas vardi.
Bunlar ne Istanbul’daki Sultan’i, ne de Bagdat’taki Pasa’yi dinliyordu.
Sonunda Osmanli hükümeti Resit Pasa’yi gönderdi üzerlerine. Revanduzlu Muhammed yakalanip öldürüldü.
Milanli Eyub ile Seyh Sfug ise Diyarbekir’de mahpusken öldüler.
Böylece Osmanlilar (Türkler) bir zaman için bölgede hakim oldular.
Timawi Bey
Eyüp Bey’den sonra Milan Konfederasyonu’nun basina oglu Timawi Bey geçti.
Misirli M. Ali Pasa’nin Suriye’yi istilasi sirasinda Osmanlilar’a karsi Misir ile isbirligi yapti.
Bu sirada Türk birliklerine saldirip Mardin’i elegeçirdi. Ama Misir geri çekilince Osmanli üstünlügü restore edildi.
Milliler’in Bingöl Gölü’ndeki eski kamp yerlerine gitmeleri devlet tarafindan engellendi.
Mahmut Bey
Timawi Bey’den sonra asiretin ve konfederasyonun basina oglu Mahmut Bey geçer. Ama asireti Mahmut’u izlemez.
Yaklasik bu siralarda (1850’ler?) Tai ve Samar adindaki Arap asiretleri Milliler’i Karacadag’a kadar sürüp köylerini
yagmalar, imha ederler.
Sam Pasasi’nin yolladigi birliklerin yardimiyla bu iki asireti geri püskürten Mahmut, asiretini Viransehir’de toplar.
Iç anlasmazliklari ve kavgalari yatistirip konfederasyonun dagilmasini önlemeye çabalar.
Birkaç yil içinde büyük bir güç ve servet edinir.
Viransehir’de insa etmekte oldugu kale Diyarbakir yöneticisi Ömer Pasa tarafindan yikilir, kendisi de tutuklanir.
Bu sirada 17 yasinda bulunan oglu Ibrahim, babasinin istegi üzerine Misir’a siginir. Bir süre sonra Sam’a gelir.
Burada tanistigi Emir el-Hac’in yardimiyla davasini Istanbul’da sultana götürür
Burada Milliler’in eski müttefiki Misirli yöneticilerden Khediv Ismail’le karsilasir.
O’nun araciligiyla Sultan Aziz ikna edilerek babasi Mahmut hapisten çikarilir.
Viransehir’e dönen Ibrahim asiretin yönetiminde babasina yardim eder.
Bir zaman sonra babasi ölünce Milan Konfederasyonu’nun basina Ibrahim geçer.
Milanli Ibrahim Pasa
Ibrahim Pasa’nin “Milan Konfederasyonu”nun basina geçmesi 1863 yilina rastlar Asiretin gelenegini sürdürür.
Hristiyanlari korur. Zaman zaman da Diyarbekir tüccarlarini ve kervanlari soyar.
Bunun üzerine alti diger asiret reisi ile birlikte yakalanip Sivas’ta sürgüne yollanir.
Yaklasik alti ay sonra annesinin yardimiyla kaçip Malatya’daki “Kizilbas asiretleri”ne siginir.
Özellikle bu asiretlerden “Sinaminli”ler arasinda kalir.
Mark Sykes ile görüsmesinde Ibrahim Pasa, Sinaminliler’in de “Milli irki”ndan olduklarini söyler.
Osmanli-Rus savasi patlak verince asker Ibrahim Pasa’nin pesini birakir.
Bu savastan sonra Res el-Ain’deki Çerkez kolonisi ile dostluk kurar.
Akilli bir diplomasi ile etraf asiretleri ve seyhleri kendi çevresinde toplar.
Çok geçmeden Milliler her zamankinden daha fazla güçlenirler.
Bu siralarda Milan Konfederasyonu “Sünni Kürt asiretleri”nin yanisira Ezdi asiretlerinin bir bölümü ile
bazi Arap asiretlerini de içermektedir.
Konfederasyonun ve Ibrahim Pasa’nin egemenlik alani Urfa ve Rakka’nin yanisira Diyarbakir surlarina dek dayanir.
Sarayla iliskileri iyidir. “Kürdistan’in taçsiz krali” diye ünlenir.
Sonralari diger bazi asiretlerle birlikte Hamidiye Alaylari’na yazilir.
Bu sirada ve Istanbul’u ziyaret ettikten sonradir ki kendisine “Pasa” ünvani ve “General” rutbesi verilir
Bu sayede Tai, Jibbur, Anazeh ve Samar gibi çevredeki Arap asiretlere karsi daha da güçlenir.
Onlarin iç ihtilaflarina karisarak bazi kesimlerini yanina alir.
Güçlü Arap asiretlerinden Kais asiret seyhinin bacisiyla evlenip bu asireti kazanir
Bunu Afadli, Baggara ve Sherabin gibi baska Arap asiretlerinin destegi izler.
Diger asiretler ve reisler Ermeniler’i soyup katlederken Ibrahim Pasa Ermeni ve Keldaniler’i Viransehir’e
siginmaya tesvik eder.
Burada kurdugu pazar hizla büyür. Kervan trafigi Viransehir’e yönelir ve Viransehir’in önemi giderek artar.
Tabi ki Ibrahim Pasa’nin gücü ve serveti de. Ibrahim Pasa’nin kentine dönüsür Viransehir
Bu gelismeler üzerine Ibrahim Pasa soygun pratigini birakir. Artik kervanlarin güvenligi ile ilgilenmeye baslar (1904).
Siverek dolayinda kervanlari soyan Karakeçi asireti ile ve bu sirada kendilerine müdahale eden askerle çatisir.
Sonunda Karakeçiler ile bir anlasmaya varilir. Iki taraf arasinda evlilikler yapilarak bu anlasma pekistirilir.
Askerle çikan çatismayi ve bir subayin ölümünü unutturmak için Ibrahim Pasa Sultan’a 500 deve yükü yag gönderir.
Böylece Ibrahim’in sahsinda Sykes’in deyimiyle bir feodal baron, dogulu bir despot ve göçebe reis tipi belirir.
Ibrahim Pasa’nin bazi zaaflari, yetenekleri ve kuvveti ile Pontus krali Mithridates’i animsattigini söyleyen Sykes’a göre
Ibrahim Pasa karargah olarak kullandigi çadirinin büyüklügü ile övünüyordu.
Birlikte olduklari bes gün zarfinda (9-14 Nisan 1906) bütün islerin hep bu büyük çadirda görüldügüne tanik olmustu.
O’nun çadirinda Atilla’nin ve Timur Lenk’in kamp hayatlarini tasavvur etmek kolaylasmisti
(Bkz. M. Sykes, The Caliph’s Last Heritage, 1915, s. 319-327).
Hamidiye komutanlari arasindan özellikle iki isim devlet tarafindan potansiyel tehdit olarak görülmüslerdir.
Bunlardan biri Botan’da adeta küçük bir krallik yaratan Miranli Mustafa Pasa, digeri de Milanli Ibrahim Pasa’dir.
Ibrahim Pasa, 1908 darbesi ile iktidara oturan Ittihatçilar’in otoritesini tanimaz.
Bu sirada bagimsizligini ilan etmek üzere ayaklanir, fakat yenilir (M. V. Bruniessen, a.g.y).
Sykes’in ifadesine göre Büyük Ermeni katliami sirasinda Ibrahim Pasa’nin 10 bin kadar Ermeni’yi ölümden kurtardigi
tahmin edilmektedir.
Yine O’nun anlattigina göre Ibrahim Pasa’nin etrafinda imparatorlugun her irkindan ve inancindan insanlar vardi.
Kimi vergi, kimi ticaret, kimi de anlasmazliklarin çözümü için ona gelirdi.
Osmanli Büyük Veziri, Sykes’in faaliyetlerini izlemesi için Ibrahim Pasa’ya mektup göndermisse de,
Milanli Ibrahim bu mektubu Sykes’a göstermistir (Bkz. Sykes, The Caliphs’ Last Heritage, 1915, s. 318).
Mahmut Bey
Ibrahim Pasa öldügünde yerine oglu Mahmut geçer.
1919’da bir ara vasal bir Kürt kralligi olusturmaya niyetlenen Britanya’nin
düsündügü kral adaylarindan biri bu Mahmut’tur (Bkz. M. V. Bruniessen, a.g.y).
Not: M. Sykes’in verdigi harita incelenmeye deger.
Milan Gelenegi
Mark Sykes, “The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire” (1908) baslikli yazisinda ve
"The Caliphs’ Last Heritage" (1915) adli kitabinda Milanli Ibrahim Pasa’dan ve Dersimliler’den
dinledigi sekliyle bu gelenegi de kayda geçmistir.
Milan geleneginin Sykes’in aktardigi versiyonuna göre Milanlar Sem’in çocuklari olup
Arabistan’dan (Güney’den diye yorumlanabilir) gelmislerdir. Kimi Ezdi, kimi de Hristiyan’dir.
Zilanlar ise Dogu’dan gelmis “asagi/barbar bir irk”tirlar.
Bu gelenegin Milanlar’in agzindan aktarildigi açiktir. O nedenle burdaki “barbar” nitelemesi,
Milanlar’in Zilanlar’a kiyasla bölgede daha eski olduklari iddiasina baglanabilir.
“Kürt” diye tanimlanan asiretler bu gelenekte Milan, Zilan ve Baba Kürdi olmak üzere üç gruba bölünmektedir
Bunlar “Türkiye Kürtleri”nin üç subesi olarak tanitilmaktadir.
Milanlari ayri bir irk/ulus olarak tanimlayan ve Dersimliler ile Ezdileri de bu gruba dahil eden Ibrahim Pasa,
Milan ve Zilanlar’in Baba Kürdileri Fars olarak gördüklerini özellikle vurgular.
Ibrahim Pasa’nin anlatimina göre Milan-Zilan seklindeki bölünme Islam istilasindan çok önceki bir tarihe aittir.
O’na göre baslangiçta 1200 kadar asiretten bilesen Milan konfederasyonu zamanla dagilmis ya da dagitilmis,
bunlardan bir bölümü bu sirada kaybolmustur.
Türkçü yaklasimi nedeniyle pek güvenilir olmayan M. Serif Firat, kendisinin Varto Tarihi’nde bu gelenekteki
gruplarin adlarini hem farkli verir, hem de farkli yorumlar:
Kormancolar: Firat, Mil ve Zil olmak üzere iki gruptan olustugunu söyledigi Kormancolar’i baslangiçta Kürt olmayip
sonradan Kürtlesen grup olarak tanimlar.
Firat’in bu yorumu, bu grubun baslangiçta “Türk-Türkmen” oldugu seklindeki iddiasi atilmak kosuluyla, dikkate degerdir.
Zazalar: Firat; Zaza, Dümbeli ve Yezidi adlarini esanlamli kullanir.
Kurtbabalar: Firat’in Kurtbabalar’dan kastettigi Baban Kürtleri denenler olmalidir.
Bu anlatimlardan hareketle bu gelenekte bahsi geçen gruplari bazi çekincelerle birlikte Kirmanc (Milan-Zilan),
Zaza ve Kürt seklinde yorumlamak mümkün olabilir
Ek olarak Milan adinin Dimililer’e, Zilan adinin ise Geliler’e karsilik düstügü bir varsayim olarak öne sürülebilir.
Milan Geleneginin Dersim Versiyonu
Bu gelenegin Dersim versiyonuna göre Milanlilar çok eski bir tarihte Arabistan’dan (Güney’den)
gelerek Dersim’i yurt edinirler.
Ama Dogu’da Osmanli hakimiyetinin kurulacagi siralarda kitlesel siginmalardan ötürü Dersim
agzina kadar Kizilbas asiretlerle dolmus vaziyettedir.
Dersim’i kusatan Müslüman çevrede "Ya Dersim tasarsa?" endisesi büyümektedir
Osmanli yönetimi de Dersim çikisli bir istiladan/tasmadan korkmaktadir.
Tehdit olarak görülen böyle bir taskini önlemek için düsünülen çare Dersim’i bosaltmaktir.
Dersim Sorunu’na çözüm olarak düsünülen bu uygulama Yavuz Selim’le baslar.
O’nun veya vezirinin Dersim’i zor kullanarak bosaltma operasyonu bazi asiretleri ulasilmasi güç daglik
bölgelere çekilmeye zorlar. Buna firsat bulamayan asiretlerin bir bölümü ise topraklarini terketmek zorunda kalirlar.
Bugün baslarinda Ibrahim Pasa’nin bulundugu Milliler, iste bu tehcir ve iskan uygulamasi sirasinda
güneye dogru inenlere mensupturlar.
Sykes’in Dersim’de dinledigi gelenek özetle böyledir
Buna göre Milanlilar ilkin Dersim’i yurt edinmis, etrafa buradan dagilmislardir
Sykes’in bizzat kendisi de Yavuz’un bahsi geçen Dersim seferi sirasinda Dersim’den disariya dogru
büyük bir göç hareketi yasandigini kabul etmektedir.
(Bkz. Mark Sykes, The Kurdish Tribes of the Ottoman Empire.
Türkçe çevirisi için bkz. Seyfi Cengiz, Dis Kaynaklarda Kirmanclar, Kizilbaslar ve Zazalar, s. 127-129).
“Dersim'in en eski sakinlerini” ve kendi zamanindaki Dersimliler’i Mil orijinli olarak tanimlayan M. Nuri Dersimi de
Milanlilar’in orijinal yurdunun Dersim oldugunu, etrafa buradan dagildiklarini öne sürmektedir
(Bkz. M. Nuri Dersimi, Hatiratim, s. 8).
M. Nuri'nin Dersim'de Mil Unsuruna Atfettigi Önem Dimili Baglantisi Kurulmadikça Boslukta Kalir
M. Nuri Dersimi Milan gelenegindeki etnik kümelerin adlarini Kurmanclar,
Zazalar ve Babakürdiler seklinde vermektedir.
Mehmet Nuri’nin dili Dersim’in sade halkinin ve zengin Dersim geleneginin dili degildir.
Onun kitaplarinda kendi kusaginin Dersimlileri tarafindan kullanilan Kirmanc, Kirmanciye, Kirmancki
ve Dimilki gibi kavramlara rastlanmaz. Fakat Dersim’de Mil ögesine büyük bir önem atfeder.
Ne var ki, O’nun Dersim’de Milliler’e atfettigi bu önem Mil ve Dimili adlari arasinda bir iliski kurulmadikça boslukta kalir.
Popüler Etimolojide Milli-Dimili Baglantisi
Tam burada Kemal Badilli’nin Kürtçe Grameri’nde rastladigim bu iki terimi iliskilendiren halk etimolojisi animsatilmaya deger.
Badilli’nin aktardigi popüler etimolojide Dimili sözcügü “Milliler’in arkasi/kuyrugu” (bunu Milliler’den olanlar,
Milliler’in izleyicileri tarzinda anlamak mümkün) seklinde yorumlanmaktadir.
Öyle görünüyor ki, Ibrahim Pasa, Firat ve Dersimi’de rastlanmayan baglanti halkin kendisi tarafindan çoktan kurulmustur.
Burada önemli olan bu halk etimolojisinin dogru olup olmadigi degil,
Milliler ile Dimililer arasinda halk tarafindan bir iliski ve akrabalik görülüyor olmasidir.