MERSİN’ DE VİRANŞEHİRLİ SANATÇIMIZ BERNA AYTAR RÜZGARI ESTİ!
“Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın/Bende gülemedim yalan dünyada/Sen beni gönlümce mutlumu sandın/Ömrümü boş yere çalan dünyada/Ah yalan dünya da, yalan dünyada/Yalandan yüzüme gülen dünyada…”
“Türkü söyleyenden korkmayın, Türkü söyleyenler insan yakmaz!” derler.
Türkü, şarkı denince ister istemez geçmişe bir yolculuk yapma vaktidir.
Şöyle bir çocukluğumuzun dönemi Viranşehir’ e doğru dalıp gittiğinizde; farklı dillerden Dengbejlerimizin yanı sıra, dönemine göre birbirinden değerli, hem ses hem saz sanatçılarımız vardı.
Genellikle de hep erkek sanatçılar şehrimizde ve yöremizde öne çıkmaktaydı.
Elbette ki kadın sanatçılar da vardı kuşkusuz, ancak; özellikle bölgenin eril-feodal toplum olmasından kaynaklı; kadife sesli, billur sesli kadın sanatçılarımız, saklı kent misali , o dönemlerde ortaya çık(arıla)mamıştır.
Tabi ki, 1966 ve sonrası yılları anımsıyorum. O dönem hatırladığım kadarıyla; rahmetli Cevat amca cümbüşüyle, adeta cümbüş saz ustasıydı. Diğer yandan akabendi sırasıyla: Halk Ozanı Aşık Mehmet Batur, Fahri Yüksel, Mustafa Taşçı, Aslan Boloğur, Servet Taşçı ve daha nice nice değerli sanatçılarımız…
Bu bakımdan Viranşehir; Farklı sesleri ve lezzetli yorumlarıyla, o yıllara damgasını vuran farklı isimlerin bir araya geldiği bir kültürel zenginliği olan bir kentdir. Bunun da temelinde yatan temel neden ise: Şanlıurfa, Siverek başta olmak üzere diğer ilçeleri ile Mardin il ve ilçeleri ve de diğer çevre il ve ilçelerden yıllar öncesi yerleşerek, kentimizde karma ortak bir kültür yaratmalarının payı vardır.
Şıvan Perwer ve çocukluk arkadaşım/komşum Gülistan Perwer’ i zaten anlatmama gerek yok sanırım. Onlar; icra ettikleri sanatsal farklılıkları nedeniyle kendi alanlarında kuşaktan kuşağa aktarılacak birer ekoldürler zaten.
Tabi bunun yanı sıra 25 yıldan fazladır bir zamandın Mersin kentinde yaşamam nedeniyle, Gerek “Viranşehir Ezelden” Sitemiz ve gerekse değerli hemşerimiz Müzik Arşivcisi Hüseyin Yeşilgöz’ ün derlemelerinden, Viranşehirli yeni dönem sanatçıları buralardan takip etme ve izleme fırsatımız oluyor.
Ancak, Mersin’ de geçen günlerde göğsümüzü kabartan, gururlandığımız bir gece yaşadık.
Viranşehirli Ezelden hemşeri sitesinde de haber yaptığım bir türkü gecesi vardı ki; halen o muhteşem yorum hâla dilden dile anlatılıyor; kulaktan kulağa fısıldanıyor.
Evden çıkıp Mersin şehir merkezine doğru seyahat sırasında, billboardlarda dev bir müzik dinletisi organizasyonu reklamı. Abartısız ama bütün billboardlarda; “TRT Sanatçı Berna Aytar’ la Neşet Ertaş Türküleri Gecesi “. Önce inanamadım. Hemen babasını cep telefonla aradım(Berber Mahmut). Billboardlarda Berna Aytar, bizim küçücük Berna’ mı, diye. O da: evet, amcası, ta kendisi, deyince gururlandım hem kendi, hem ailesi, hem de Viranşehir, adına.
Konser günü heyecanımız iki katına çıkmıştır. Konser gecesine, hem izleyici olarak, hem de gazetem Viranşehir Ezelden adına takip etmek için Kongre ve Sergi Sarayındaki yerimi almıştım. Salon konserin başlamasına dakikalar kala, hınca hınç dolmuştu. Çok insan ayakta konseri izlemek zorunda kalmıştı. Ben de, haklı olarak etrafındakilere manevi amcası olduğumu söyleyerek gururlanarak etrafa caka atıyordum.
Konser başladı. Yeğenimiz, hemşerimiz sahnede hem güzelliği, hem zarafeti , hem de davranışı ile göz kamaştırıyordu bile. Ben şahsen hem gururlandım hem duygulandım.
. Ve… Yaşar Kemal’ in deyimiyle “Bozkırın Tezenesi” Neşet Ertaş’ ın, yürekleri dağlayan, gönül tellerimizi titreten dokunaklı o güzelim türküleri Berna’ nın o billur sesinden tel tel düşmeye başladı izleyicilerin kulaklarına, oradan da paslanmış yüreklerinin derinliklerine; Bahçe Duvarından Aştım, Karadır Bahtım Kara, Ah Yalan Dünyada Yalan Dünyada, Gönül Dağı, Neredesin Sen, Yazımı Kışa Çevirdin ve daha niceleri… Adeta mest olduk, kendimizden geçtik, Leyla’ dan Mevlaya bir gönül yolculuğu yaptık.
Sahte aşklara, sahte duygulara, sahte sevdalara bir cevaptı aslında, Neset Ertaş’ ın o dillerden düşmeyen, yüreklerden inmeyen türküleri Berna’ mızın, o muhteşem yürekleri titreten kendi sesinden.
İki itirafta bulunmak istiyorum. Birincisi: Hemşerilik saiki ile sahiplenme ve ne olur ne olmaz, ola ki salon dolmaz düşüncesiyle gitmiştim, açık konuşmak gerekirse. İkincisi: Ben böyle bir muhteşem ses ve muhteşem yorum beklemiyordum yine açık konuşmak gerekiyorsa. Salonu dolduran binlerce insan türkülere eşlik ederek kendi kendilerinden geçiyorlardı.
Tabi ki, Neşet Ertaş türküleri seven biri olarak, ben de!
Demek ki; boşuna gururlanmamış ve sağımdaki, solumdakilere caka atmam boşuna değilmiş.
Ne diyelim. Diline, yüreğine sağlık Berna…
Yolun açık olsun... Gözlerinden öpüyorum.
Demek ki, boşuna dememişler; “Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur!..”
Ben, korkularımı türküler dinleyerek yeniyorum!