KIRMIZI FULARI KIZ DA BİZİM, KIRMIZI YAZMALI KIZ DA BIZİM..!
" Nerede bir can ölse oralı olur yüreğim.
Olmalı zaten olmazsa 'İNSAN' olmaz yüreğim..."
Kırmızı fularlı kızımız ya da kırmızı yazmalı kızımız...
Ne fark eder?..
Her ikisi de, bu topraklarda doğmuş; hayalleri, düşleri, idealleri uğruna yine yaşadıkları bu coğrafyanın topraklarına düşmüş iki yürekli gencecik beden!
Biri Kozluk' da, çatışma arasında kalmış Aybüke öğretmen kızımız; diğeri Kobani' de, İŞİĐ' e karşı yürütülen savaşta, enternasyonalist dayanışma ruhla görevini ifa ettiği bir sırada hayatını kaybeden; Ayşe Deniz kızımız.
Her ikisinin de körpecik bedenleri sonbahar yaprakları misali düştü, bir türlü kana doymayan lanetlenmiş bu topraklara...
Adı üstünde :Kahrolası savaş, kahrolası ölüm!
Hiç beklenmedik bir anda vakitli - vakitsiz gelir bulur yakalar, sımsıkı kucaklar seni!
Nereden bileceklerdi?
Daha özgür, yaşanabilir bir ülke uğruna, düşlerinin, hayallerinin, ideallerinin peşinden koştukları bu topraklarda, ölümün ansızın arkalarından geleceğini...
Aslında biliyorlardı, farkındaydılar, ölümün peşi sıra, yani başlarında adeta kol gezdiğini...
Biliyorlardı, umursamıyorlardı.
Belliki, adeta ölüme meydan okuyorlardı genç bedenleri, kocaman yürekleriyle.
İster kırmızı fularlı kız, isterse kırmızı yazmalı kız olsun...
Her ikisi de hayallerinin, düşlerinin, ideallerinin peşinde koşmuşlardı koşar adımlarla.
Ölüm ölümdür...
"Senin ölün, benim ölün; kırmızı fularlı kız bizden, kırmızı yazmalı kız sizden" diye ayrıştırılmamalı insan!
Her ölüme üzülmeli, ağlamalı, "insanım" diyen insan!
Acıları, ölümleri ayrıştırmadan, şiddet sarmalına hep birlikte karşı çıkmaktır ast olan; yoksa," kırmızı yular' ın karşısına, " Kırmızı yazmayı" çıkartmak değildir ast olan.
Mesele; savaşlara, çatışmalara, şiddet sarmalına karşı; Aybüke öğretmenler, Ayşe Deniz' ler bir daha ölmesin diye çırpınmalı, barışın dilini kullanmalı inadına inadına ve inadına inadına “barış! barış! barış! “ diye avazı çıktığı kadar bağırmalı insan.
Bıktık!!!
Yorulduk!!!
Savaşlardan, çatışmalardan, ölümlerden!
Artık, savaş ortamından hızla uzaklaşmalı, bu ülke ve Ortadoğu denilen lanetli coğrafya...
ölümler sıradanlaşmamalı artık yaşamalı, yaşatılmalı her bir can ve artık durmalı bu kan.
Ama her ölümede üzülmeliyiz; ama mutlaka üzülmeli her insanım diyen insan!!
Ahh! Ayşe Deniz, ahh! Aybüke kızımız...
Nerden bilebilirdiniz...
İdealerinizin, hayallerinizin arkasından koşarken peşi sıra, nerden bileceksiniz ölümde gelecekti arkanızdan peşi sıra..!
Afedin bizleri, yaşatmadık; umut adına, barış adına, sevda adına, düş adına, kardeşlik adına ve de demokratik ülke adına , özgür bir gelecek adına...
Yaşatamadık sizleri...
Yine hep bir ağızdan tekrar tekrar haykırıyoruz...
Af’edin bizleri!!!
****
Şimdi düşünüyorum???
Geçmişte, daha mı güzel günler yaşadık?!..
Yoksa ben mi öyle zan ediyorum?
Benimkisi belki de bir yanılsamadır.
"nostaljik ve bir o kadarda karamsar insansın" demeyin...
Ne bileyim; benimkisi belki de bir hüsn-ü kuruntudur!
Bu gün yaşadıklarımıza bakınca geçmişe haksızlık mı yaptık farkında olmadan