Tweet | Tarih: 09-03-2017 12:15 |
DEWRÊŞÊ’ EVDİ ve EdûlÊ DESTANI OLAYI-1
Urfa Wêranşehir’den Şengal dağına kadar uzanan alanda büyük bir Kürt aşireti olan Mılla Aşireteti konumlanmaktadır. Aşiretin lideri Temir Ağa, aynı zamanda Kürtlerin lideri konumundadır. Ayrıca şark aşiretinden de bahsedilir. Yezidi olan bu aşiret de Mılla aşiretine dayanır. Kürtler tarafından “Kerdız” olarak da anılırlar, oldukça yiğit ve savaşçı bir aşirettir. Mılla aşiretini Araplar kendi denetiminde tutmaya çalışırlarken, diğer taraftan da Tükler talan ve vergilendirmeye dayalı olarak egemenlik sağlamaya çalışırlar. Aslında Mılla aşiretinin somutunda Kürtlere yönelim vardır. Araplar bir gün gelip yedi yıllık vergi isterler. Bu durumu gören Mılla aşiret reisi Temir Ağa, şark aşiretinin lideri olan Abdi Ağaya mektup göndererek destek ister. Abdi: Temir ağanın destek mesajına alır ve Temir ağanın yanında oturan yiğit ve savaşçı Museke Hame ile birleşir ve savaş zırhlarını kuşanarak çatışmaya girer. 1700 kişilik Arap ordusunu darmadağın ederek ayrılırlar. Daha önce Abdinun selamını bile almaya tenezzül etmeyen, ancak yarım saat sonra cevap veren Temir Ağa, bu sefer bizzat kendi hayatını kurtardığı ve teslimiyetçiliğini gördüğü için Abdiyi misafir olarak evine kabul eder. Onu kadınların olduğu bölüme götürür. Kızkardeşi Rahmene kahve yapmasını söyler. Rahmen kahveyi altın tepside sunar. Güzel bir kız olan Rahmenden Abdi etkilenir ve aşık olur. Bunu fark eden Temir Ağa, Rahmeni ona vereceğine dair söz verir. Abdi bundan sonra artık hep onun etrafında dolaşır. Bir hafta sonra çocukları aklına gelince Temir Ağadan onları görmek için izin ister. Abdi ‚çocuklarını görüp bir gün tekrar Temir Ağanın konağına döndüğünde, büyük bir düğün olduğunu görür ve Temir Ağanın çadırında Türk bayrağının asılı olduğunu farkeder. Köle Muhammed, Abdi’nın önüne gider "sende vicdan yok. Sen nasıl Rahmenin düğününe gelirsin” dediğinde, Rahmenin, Bakır Ağaya verilmiş olduğunu anlar. Abdinın yüreğine Kafdağı kadar bir ağırlık düşer. Temir Ağa onu kandırmıştır. Abdi 1700 kişiye karşı göğsünü siper etmiş, savaşmış, Temir Ağa ise karşılığında onu kendi kadın haremine koyduğu halde, kız kardeşini ona vermemiş ve onu kandırmıştır. Abdi bu olaydan sonra Mılla aşiretinden ayrılır ve Temır ağa için O Mılla aşiretinin reisi, ben şark beyiyim diyerek " Bir daha ayağımı onların aşiretinin bulunduğu yere basmayacağım" andını içer ve aşiretini ayırır. Birbirini izleyen yıllarda Araplar şarklıların Mılla aşiretinden ayrıldığını öğrenince, Mılla aşiretine bir mektup göndererek savaşa hazırlanmalarını söylerler. Araplar bu sefer aşireti tamamen yok edip her açıdan ırzına geçmeyi hedeflemişlerdi. Bunun karşısında çok zor durumda kalan Temir Ağa, aşiretindeki 32 bin beye toplanmaları için haber yollar. Bunlar durumdan habersiz oldukları için, ziyafet verileceğini düşünerek sevinçle gelirler. Aşiretlerdeki bütün gençler, yaşlılar ve kahramanlar bir araya toplanır. Cemaatte üç biçimde oturulur.
Birinci; bey ve efendilerden oluşan bölüm.
ikinci; kahraman, yiğit ve eşkiyalar.
Üçüncü: ise; sakat, ihtiyarlar ve işe yaramayanlar biçimindedir.
Cemaat tamamlanıp meclis toplanınca, Temir Ağa kendi nazarına kahve yapıp getirmesini söyler. Kahve gelince Temir Ağa; " Bu kahve ucuz bir kahvedir demeyin, bu kahve kanlı bir kahvedir" diyerek, Arapların mektubundan söz eder. Devamla, " Arapların önüne geçmesek bütün beyliği talan edecekler. Namussa hepimizin namusudur çünkü hepimize yönelecekler. Hanginiz bu kahveyi kaldırsanız göğsünüzü Türk-Arap düşmanlarına karşı siper edip önlerine geçerseniz ve sağ salim dönerseniz. Edûle(kızı)yi size vereceğim. Edûlênin çeyizini de hazırlayıp, nikâhlayacağım" der. Köle Muhammed, kahveyi üç gün-üç gece gezdirir hepsi Edûlêye göz diktikleri halde kimse cesaret edip kanlı kahveyi alamaz. Temir Ağa bunlardan umudunu keserek, Abdiye mektup gönderir. Elçi mektubu götürdüğünde Abdi kendi yaşlılar cemaatiyle oturmaktadır. Mektubu alır, okuduktan sonra yastığının altına koyar ve elçiye "git Temir ağaya söyle o Mılla beyi, ben şark beyiyim. Benim onunla ilişkim kalmadı, ben yeminliyim onun bulunduğu yere ayak basmayacağım der". Elçi oradan ayrılırken yolda Derwêşê Delal ile karşılaşır. Edûlêyi uzun zamandır sevmekte olan Delale Derwêş elçiyi gördüğüne çok sevinir. Derwêş elçiye niçin geldiğini sorunca elçi "Ben bir mektup getirdim. Baban okuyup yastığının altına koydu" der. Derwêş babasının yanına mektupta yazılanları öğrenmek için gider. Babası ‚ "çok büyük bir engel var ki onu aşana Edûlêyi verecekmiş der. Ama Temir Ağa sözünü yerine getirmeyen yalancı bir insandır. Bir de önüne konulan şart ulaşılmayacak bir şarttır. Gidişi var dönüşü yok. Onun için boş hayallere kapılma diyerek devam eder: Tamam biliyorum. Edûlênin mor örüklerinin karşılığı sandıklarla altın değil yiğitlerin kellesidir". Derwêş Delale elçiyi göndermesini, büyüklerini dinlemezse pişman olacağını söyler. Baba oğul arasında birbirini ikna etme çabası sonuçlanmayınca Derwêş, cemaate seslenerek kendilerini dinletir ve kararın verilmesini ister. Ayrıca cemaatten kalbinin kırılmamasını da ister ve aşkını anlatır. Abdi oğlunun yürek acısına dayanamayarak elçiye "Şark aşiretinin beylerinin ve Derwêş’in geldiğini iletmesini söyler.