"HATIRALARDA KALAN ESKİ VİRANŞEHİR" YAZI DİZİSİ-3
Viranşehirin geleneksel kıyafetlerinden olan;yakası kabartmalı işlemelerle süslenen rengarenk parlak kumaşlardan dikilen,ayak topuklarına kadar uzayan,iki yandan ellerin dışarı çıkacağı şekilde giyilen "ABA"ydı.
Ortadoğu kültüründen örnek alınan "ABA" tamamlayıcı bir kıyafetti,genellikle kadınlar bedenlerini örtüyle gizlemek için giyerlerdi,elleriylede ağız ve burun kısmını kapatıp evin dışına çıktıklarında rahatlıkla gezebilmek için kullanırlardı.
Köylerde oturan ve ya çiftçilikle,hayvancılıkla uğraşan şehirli erkeklerin giydikleri "ENTER",omuzlara atılan "ABA",başlara örtülen"ÇEFYE" üstünede geçirilen "EGGAL" dönemin bilinen kıyafetlerindendi halende yayğın olarak kullanılmaktadır.
Birde kadınların üst kıyafet olarak elbise üstüne giydikleri "MANTO"vardı;şehir dışından gelenlerin kullandığı bir üst kıyafetti,yabancı kıyafeti olarakta bilinirdi o dönemde genellikle şehir dışına seyahat edecek olan yerli kadınlar tarafındanda tercih edilirdi.
Erkek kıyafetlerinden biride "ŞALVAR"dı;üst bol kesimli,dikişli pilenin kıvrımının içinden geçen kumaş iple göbek kısmına atılan dügümle tutturulurdu,ayak bileklerine doğru bacakları saran,büyük yan cepleri olan,yürürken ayaklar arasında sallanan kuyruk şeklindeki parça otururken körük gibi açılırdı.
"ŞALVAR"genellikle "KÜRT KÖKENLİ" ailelerin erkek fertleri tarafından giyilirdi hatta erkek çocuklarına ufak yaşlardayken "ŞALVAR"diktirilir ve özel günlerde giydirilirdi.
"ENTER"genellikle "ARAP KÖKENLİ" ailelerin erkek fertleri tarafından giyilirdi,erkek çocuklara ufak yaşlardayken "ENTER" diktirilir ve özel günlerde giydirilirdi...
O dönemde viranşehir mahrumiyetin yaşandığı yerlerden biriydi maddiyatın etkili olacağı sosyal alanlar sınırlıydı,insanların ikamet ettigi,alış veriş yaptığı,oturup kalktığı yerler,yedigi,içtigi,giydigi şeylerde aynıydı yani;dışardan viranşehire gelenler kimin zengin kimin fakir olduğunu anlamazdı,bir süre aynı toplum içinde yaşadıktan sonra insanların maddi manevi durumunu yakından tanıyabilme imkanına sahip olup kişisel kanaate varabiliyorlardı.
Az sayıda esnaf,tücar ve iş yerleri vardı,konfeksiyon,mağaza,market,avm (alış veriş merkezleri) yoktu.
Genelde günlük ihtiyaçları karşılayacak az sayıda gıda ve giyim ürünleri satan dükkanlar vardı çünkü viranşehir dışa açık bir yer degildi,taşıma araçları uzun yola gidecek yeterlilige sahip degildi ve parmak sayısı kadarda azdı,yollar çok kötüydü şehir dışına gitmek için hem maddiyata hemde uzun bir zamana ihtiyaç vardı.
Şehir dışında yaşayan ailelerin fertlerini herkes bilirdi,çoğunluğu egitim amaçlıydı bir kaç tanede iş yeri olan aile vardı,onlarda o zamanki imkanlarını kullanıp erken davranan ticaret ehliydi.
Yokluk vardı imkanlar kısıtlıydı,temel gelirlerde yetersizdi bu sebepten dolayıda yatırımlar ancak giderin fazlası elde kalırsa yapılabiliyodu,kişisel imkanlar genelde içe doğru yapılırdı.
Dışarda yaşamak para kazanmak çok zordu,zaten insanların fazla bir maddi beklentiside yoktu daha çok paylaşımcı bir toplumdu,ellerindeki imkanlarla yetinmesini bilen gerektiginde cebindekini yakılarıyla paylaşan,tamahkarlıktan uzak bir yapıya sahiplerdi çünkü;deger maddiyata degil insanlara verilirdi.
Birde askerlige giden gençler vardı onların viranşehirden mecburi hizmete yolculuğu duyğusal anların yaşanmasına sebep olurdu,insanların dualarıyla yola çıkarlardı,geceler yapılırdı her kesten helallik alınırdı,kışlık iç çamaşırlar kalın çoraplar hediye edilirdi,büyükler tarafından harçlık verilirdi,ellerine kınalar yakılırdı arkalarından sular gözlerden yaşlar dökülürdü kadim toprağa.
Mektup yazarlardı ailelerine arkaşlarına,birde üstlerindeki bedensiz asker kıyafetleriyle ayaklarındaki büyük numaralı postallarla ellerindeki silahlarıyla pozlar vererek çektirdikleri resimleri koyarlardı zarfın içine,hasretle kendilerine gelecek mektupları içine konmuş resimleri beklerlerdi.
Belkide bir hemşerisiyle aynı koğuşta alt üst ranzada yer bulmak vardı kaderinde.
Yemin töreni sonrası dağıtım;yeni bir ayrılık ve yanlızlığın başlanğıcı olacaktı kendisi için,aile büyükleri fertleri akrabaları kendilerini ziyarete gelecekti sonrada izin alıp viranşehire götürürlerdi,baba evine emanet ettigi eşi,çocukları,ana,baba,kardeş,akraba,dost ve arkadaşlarıyla hasret gidereceklerdi kısa bir süreliginede olsa.
Teskeresi alıp döndüklerinde ise bitmeyen anıları anlata anlata bitmeyecekti,çünkü askerlik anılarının kendine öz hatıraları maceraları vardı,aslında yaşadıkları kendi bedenlerinin bir parçası olacaktı yaşam boyunca.
Askerlik anılarını o kadar çok önemsenirdiki;eşleri,çocukları hatta torunlarına bile nasıl askerlik yaptıklarını ezberlerlerdi zamanla.
Bazılarıda askerlikte aldıkları (KOMANDO,ÇAVUŞ) gibi lakaplarla yaşarlardı ve sonrasındada hep anılırlardı tarih boyunca,belkide çocuklarına bırakacakları en güzel,en mutlu anıları,hatıraları,hatta bırakacakları tek miras buydu yani "askerlik anılarıydı"...
DEVAM EDECEK