Bugun...


Lokman ŞIHANLIOĞLU ( Yazar)


Facebookta Paylaş









" VİRANŞEHİR'DEKİ ESKİ GÜNLERİN ANISINA "
Tarih: 28-07-2018 12:43:00 Güncelleme: 28-07-2018 15:43:00


" VİRANŞEHİR'DEKİ ESKİ GÜNLERİN ANISINA "

 

 TAHT'LARIN ÜZERİNE BAĞLANAN CİBİNLİK'LER...

 

 

   DEVEYE ŞİKAYETİNİ SORMUŞLARLAR;O DA"SIRTIMDAKİ YÜK UMURUMDA DEĞİL AMA HEM KERVANIN ÖNÜNE EŞŞEGİ KOYDUNUZ, HEMDE İPİMİ ONA BAĞLADINIZ YA O ÇOK ZORUMA GİDİYOR" DEMİŞ..! 

 

 

   Bir zamanlar "VİRANŞEHİR'DE" yaşayan herkesin standart bir yaşam tarzı vardı; Sosyal hayatın kısıtlı olmasının başlıca sebebi imkansızlıklardı,şartlar ise gelenekleri kendine egemen kılmış en büyük etkendi.

 

 

Benim çocukluk dönemindeki "VİRANŞEHİR" bir başkaydı, çünkü; İnsanlar değer gördüğü bir zamandı. Yaşadığımız dönemdeki eski kültürün yeni nesillere olan etkisi az da olsa bazı ailelerde halen devam ettiği görülmektedir, bundan sonraki dönemlerde kaybolmaya yüz tutmuş olan toplumdaki saygınlığın, güvenin, itibarın, örf, adet ve  geleneklerin zamanla etkisini kaybedeceği, kendi kendini tasfiye edip yok olacağı kaçınılmaz bir gerçektir.

 

 

Ne oldu da bu hızlı değişimi yaşamaya mecbur edildik, kimler bu renksizliği kanımıza şırıngaladı. Bedenimizi esir alacak virüsü bulaştırdı. Kalbimizi zakkum çiçeğiyle  zehirledi. Kendilerine boyun eğerek fedakarlık etme mecburiyetinde bırakıldık. Peki bunların sebebi neydi ? Senaryonun yazarları yönetmenleri kimlerdi..?

 

 

Uzaktan kumandalı soysuz, değersiz, kalitesiz, kimliksiz, geçmişi karanlık, liyakatsız, tabanda getirisi olmayan hatta tepki oluşturan "yapay beyinliler" meydanlara çıkarılıp güçlendirildiği, hükümdar olarak korku saldığı, ciddiye alındığı, her söylediğine inanıldığı, etrafında toplanıldığı, arkalarından gidilerek alkışlandığı, oylarıyla seçtikleri, körü körüne biat edildiği, kabul edilemez olan bütün kirliliklerin, yolsuzlukların, adaletsizliklerin, haksızlıkların, baskıların her kes tarafından bilindiği halde, tam bir itaatle sineye çekildiği, karanlıklarda yaşamayı; Sahipsiz, ötelenmiş, dışlanmış, hor görülen, aşağılanan, her türlü kullanıma müsait hale getirilen ve o şekilde yaşamayı göze alan bir millet olduk. Peki bu gibi kişilere, yapılara engel olabilecek, dik durabilecek, karşı gelebilecek, söz söyleyebilecek kimse yok muydu.?

 

 

 Yediğimiz ekmeğin kokusunu içtiğimiz suyun tadınını alamaz olduk, çünkü; İnsanoğlu tarafından her şeyi satın alabilecek güce sahip hale getirilen rankli kağıt destelerine tapmaktan, kölesi, uşağı,bekçisi olmaktan başka bir icraatınız var mı, İçinizde; Gittiği yolun sonunu kavrayacak kapasiteye sahip olan kimse var mı.?

 

 

Mahlukatın ruhunu en çok kirleten şeylerin başında, makam ve maddiyatı (para, mal, mülk, servet)'i hayatının tek değeri olarak görenler neler kazandılar, peki sonsuz zannettikleri hayatlarından, bu güne kadar memnun olanı, yetineni, gördünüz mü.?

  

 

Bu gibi geçici sanal hayatı yaşayanları düşünmekten bir süreligine uzaklaşıp, maddiyatın etkisi altında kalmadan yaşadığımız çocukluk günlerimizdeki o güzel anılarımızı  "nostalji'yi" beynimizde canlandırarak ruhumuzu dinlendirelim..!

 

         Sıcak bölgenin fedakar, misafir perver insanları kısıtlı olan imkanlarıyla yaşam mücadelesi verirken, tam bir teslimiyetle kadere bağlardı olumsuzlukları, çaresizlikleri,  elindeki imkanlarla kurduğu yaşam şartlarını düzenli olarak devam ettirme mecburiyeti, aslında kendini zorluklara karşıda koruma altına aldığından habersizdi insanlarımız.

 

         Her ilk baharın sonunda,yaza hazırlıklar başlardı bölgemizde ama Viranşehir’de ki heyecan bir başkaydı sanki;bazı marangozlar tarafından yapılabilen, parçalara bölünerek sökülüp takılabilen, evlerin bahçelerine kurulan"TAHT"lar,sıcak günlerin, yakıcı güneşin ışınlarının bedenimizde bırakacağı etkilerin haberciydi sanki.

 

         Havlulu (avlu) evlerin ambarı olarak kullanılan odalarda parçalar halinde korunan"TAHT"lar,parçalar halinde çıkarılıp birleştirilerek kurulması heyecanlandırırdı bizi.      

  

           Yerden bir metre yükseklikteki dört tahta bacak üstüne kurulan,içine;tahta direklerin üstüne çakılmış geniç keresteler oturtularak çankallarla,çivilerle tutturularak bir araya getirilen,merdivenle üstüne çıkılabilen,dört beş kişilik bir ailenin yatabilecegi geleneksel açık hava yatakhanesi olan "TAHT"ların dört etrafına çakılan ince direklere kumaş parçalarla tutturulan "CİBİNLİK,"TAHT'ta uyuyanları; güneşten, tozdan, topraktan, zararlı haşerelerden ve dışardan bakıldığında yatanların görülmesini engelleyen üstü açık ve kapalı olarak kullanılan, ince beyaz renkli, tül inceliginde bir kumaşla kapatılır, içine yünden yataklar, yastıklar ve ince yorganlar serilirdi. 

 

              Akşamları üstünde zevkle oturulup, yemek yenilebilecek, sohbet edilecek uzun yaz gecelerinin en lüx oturma yeri, açık hava oteliydi bizim için, yatma vakti geldiğinde başımızı yastığa koyup ışıl ışıl parlayan gök yüzünün muhteşem alemini seyrederdik.

 

                   Yıldızları sayardık, yakınımızdaymış gibi elimizi uzatır yakalamaya çalışırdık, süratle kayan ışıkların nereye düştügünü merak ederdik, büyüklerimize sorduğumuzda "bir kişinin daha vefat ettiğinden dolayı kendi yıldızının kaydığını söylerlerdi" bize, herkes kendine bir yıldız seçerdi ve seyrederken dalardı uykuya, sonraki gecelerde arardık yerinde duruyormu diye bulmaya çalışırdık.

              Yıldızımızı, geceleri karajdağdan esmeye başlayan ılık rüzgar ninni söylüyordu sanki, beraberinde taşıdığı tozu toprağı,uyurken üstümüze serpilir, ağzımıza, burnumuza, saçlarımızın arasına girerdi ama umursamazdık, hiç bir şey düşünmeden derin uykuya dalar rüya görmeye fırsatımız olmazdı, sabahın ilk güneşi bizi terletmeye başlayınca odalardaki yataklarımıza döner yarımakalan uykumuzu alırdık, ne elektriksizlik, ne açlık, ne susuzluk, ne gelecek kayğımız vardı, ALLAH'A şükretmek,kanaatkar olmak,mutlu olmak hayatımızda bize verilen en büyük nasihattı.

  

            Şimdiki hayatınıza bir bakın karşılaştırın geçmişinizle,nerden nereye geldik,beton evlere sıkışmış, ayağı toprağa değmeyen, kokmayan çiçeklere dokunamayan, doğal yaşamdan uzak, beyinlerin örümcek ağıyla sarıldığı, paradan, makamdan, menfaatten, kişisel çıkardan başka hiç bir şeyin değerinin kalmadığı, sanal hayata mahkum olan insanlar topluluğuna dönüştürüldük.

 

        ŞİMDİ SORUYORUM SİZE,MUTLUMUSUNUZ..?

 

  VEBAL NEDİR BİLİRMİSİNİZ.?

  HAK ETMEYENLERE MAKAM,MEVKİ VERMEKTİR.(Fatih Sultan Mehmet)





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
YAZARLAR
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
FOTO GALERİ
  • Kaymakamlarımız
    Kaymakamlarımız
  • İbrahimpaşa
    İbrahimpaşa
  • Viranşehir Tarihi
    Viranşehir Tarihi
  • Viranşehirli Bebekler
    Viranşehirli Bebekler
  • Viranşehirliler
    Viranşehirliler
  • Tablo Fotoğraflar
    Tablo Fotoğraflar
  1. Kaymakamlarımız
  2. İbrahimpaşa
  3. Viranşehir Tarihi
  4. Viranşehirli Bebekler
  5. Viranşehirliler
  6. Tablo Fotoğraflar
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • 4 MEVSİMDE VİRANŞEHİR
    4 MEVSİMDE VİRANŞEHİR
  • Viranşehirin Değerlerinden bazıları
    Viranşehirin Değerlerinden bazıları
  • Baba Recco Harika İnsan
    Baba Recco Harika İnsan
  • Usta Gazeteci Eyyüp SEYREK
    Usta Gazeteci Eyyüp SEYREK
  • Viranşhirliyiz Ezelden Mustafa TAŞÇI Hazırlayan:Mehmet KAYIK
    Viranşhirliyiz Ezelden Mustafa TAŞÇI Hazırlayan:Mehmet KAYIK
  • Viranşehiri Geçmişinden Geleceğe Şekillendiren Değerli Şahıslar Klip:3
    Viranşehiri Geçmişinden Geleceğe Şekillendiren Değerli Şahıslar Klip:3
  1. 4 MEVSİMDE VİRANŞEHİR
  2. Viranşehirin Değerlerinden bazıları
  3. Baba Recco Harika İnsan
  4. Usta Gazeteci Eyyüp SEYREK
  5. Viranşhirliyiz Ezelden Mustafa TAŞÇI Hazırlayan:Mehmet KAYIK
  6. Viranşehiri Geçmişinden Geleceğe Şekillendiren Değerli Şahıslar Klip:3
VİDEO GALERİ
YUKARI