HER İŞİN BİR ERBABI OLMALI
Allahü Ekber Allahü Ekber
Allaaaaaaaaaaaahü Ekber Allaaaaaaahü Ekber
Diye caminin minaresinden yükselen maneviyatı yüksek insana huzur veren bir ses
Birde okuyanın sesi güzel olursa insanın içine bambaşka bir huzur verir o ezanı Muhammedimiz
Rabbim minarelerimizi ezansız bizleri de vatansız bırakmasın inşallah.
Camilerden güzel ezan okuyan müezzinleri de eksik bırakmasın.
Şimdi çoğunuz; Hayda şimdi nereden başladı nereye gitti bu yazı diyeceksiniz. Ben şimdi başından söyleyeyim ki öyle kimse bana kızmasın darılmasın. Camilerimiz de Allah aşkına güzel okuyan müezzinler atansın. Öyle ezan okudukları zaman insanın kulağının içini insanın ruhunu okşasın.
EZAN…
Kelime anlamı olarak bildirmek, duyurmak, çağrıda bulunmak, ilan etmek anlamlarında kullanılır. Ezan, dini bir terim olarak, İslam dininde namaz vaktinin geldiğini insanlara bildirmek için belli sözlerle yapılan çağrıya verilen isimdir.
İlk ezan 622 yılında Bilal-i Habeşi tarafından sabah namazında, yüksekçe bir evin damında okundu.
Ezan farz olan namazlar için okunur.Camide okunan ezan duyuluyorsa evlerde kılınacak namaz için ayrıca ezan okunmaz.Ezanın duyulmadığı uzak bir mesafede veya yerleşim merkezleri dışında bulunanlar da ezan okurlar.Cenaze namazı ile vitir bayram, teravih, yağmur duası namazı ve farz-ı ayın olmayan diğer namazlar için ezan okunmaz.
Ezanın bitiminden sonra Hz. Peygamber'in öğrettiği ve şefaatine vesile olacağını haber verdiği dua okunur.
BİLAL-İ HABEŞİ…
Bilal son derece mert ve dürüst davranışlıydı. Ümeyye onu sık sık ticaret kervanıyla tek başına gönderirdi. Bir ticari seferde Ebû Bekir ile beraber oldu. Ebû Bekir’in gördüğü rüyanın yorumunu rahipten birlikte dinledi. Ahir zaman nebîsinin Mekke’den çıkacağını duydu. Bunu kulağına küpe etti. O nura kavuşmak için bekledi… Bekledi…
Çokta güzel sesi vardı. Düğün ve şenliklerde aranan bir kimseydi. Ümeyye onu yanından hiç ayırmazdı.
Yeni dinin geldiği günlerdi. Bilal de kervanla bir seferden dönmüştü. Kulağı sesteydi. Yeni dinin peygamberi kimdi? Bir gece yarısı Ebû Bekir Bilal’e çıka geldi. Peygamberin Abdullah’ın oğlu Muhammed olduğunu, kendisinin de İslâm’a girdiğini anlattı. Bilal o neye davet ediyor diye sordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) da:“O, her şeyin yaratıcısı Allah’a ibadet etmeye davet ediyor. Onun davet ettiği dinde üstünlük ancak iman ve kulluk iledir.” diye cevap verdi. Bu dine nasıl girileceğini sordu. Hz. Ebû Bekir (r.a.) ona anlattı. Bilal-i Habeşî de derhal kelime-i şehadet getirerek İslâm’la şereflendi.
O, İslâm’ın ilk müezzini olma şerefine erdi. sûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin emriyle, Hicretin birinci yılında ilk ezanı okudu. Tatlı ve gür sesliydi. Ezan okumağa başlayınca yolda yürüyen Yahudi dahi dinlerdi. Herkes sesine ve namelerine hayrandı. Bir gün sabah ezanını okurken “es-Salatu hayrün minen-nevm -Namaz uykudan hayırlıdır.” ibaresini eklemişti. Sevgili Peygamberimiz bundan memnun oldu ve her sabah söylemesine izni verdi. Bu hatırası böylece bugünlere ulaştı…
VE BİRGÜN…
Bilal-i Habeşi bir gün oturmuş bir köşede ağlıyordu...
Resulullah onu gördü ve yanına gelerek:
"Ya Bilal.
-Seni böylesine ağlatan sebep nedir?"buyurdu.
Hz. Bilal:
-Benim hiç çocuğum yok... Öldükten sonra arkamdan
Fatiha okuyacak bir çocuğum olmadı" der...
Resulullah bunun üzerine: "
-Sen hiç üzülme Ya Bilal. Benim ümmetim ezanı her duyduklarında Senin ruhuna bir Fatiha göndereceklerdir
Yani peygamberimiz bile zamanında güzel sesli insanların ezan okumasını istemiş. Ama ne yazık ki günümüzde buna pek önem verilmiyor insanların kulağını ezana verdirtmeyen bazı müezzinler mevcut.
Ne olur bu işlerden sorumlu yetkililer konuya biraz daha dikkat etsin.
Bunla ilgili geçmişte bir öykü işitmiştim.
Müslüman ve Hıristiyanların birlikte yaşadığı bir mahalle de. Bir cami ve birde kilise varmış. Camide ezan okunurken Kilisede ise çanlar çalarmış.
Bu mahallenin birde öyle güzel sesli bir müezzini varmış ki o tatlı ve duygulu sesiyle okuduğu ezanla birçok Hıristiyan’ın da Müslüman olmasına vesile olmuş. Herkes onun ezan sesinde mest olurmuş. Vakti zamanı gelince bu müezzin başka bir şehre tayin edilince yerine insanları rahatsız edecek o kadar kötü sesli bir müezzin gelmiş ki bu müezzinin sesinden rahatsız olan mahalleli gidip bu müezzine; Sen okuma başkası okusun millet senin sesinden rahatsız oluyor. Okuyamıyorsun bırak bu işi bilen bir başkası yapsın. Demelerine rağmen müezzin kendinden taviz vermeyerek ezan okumaya devam etmiş. Günler günler haftalar sonra.
Ve bir gün bakarlar ki kilisenin papazı elinde bir hediye paketi bizim bu müezzini arayıp soruyor.
-Söyleyin bana sizin bu müezzininiz nerede? Okuduğu sala ve ezan sesi beni o kadar mutlu etti ki bu hediye paketini ona teşekkür ederek vereceğim.
-İçlerinden biri yahu nasıl olur bu berbat ses insana rahatsızlık verir bir yanlışlık olmasın.
Papaz..
-Hayır, sizin zannettiğiniz gibi değil olay. Anlatayım da dinleyin. Benim bir kızım var oldukça zeki ve akıllı. Ama ne yazık ki Müslüman olmaya karar vermişti. Onu bu düşüncesinden vazgeçirmek için ben ve birçok papaz öğütler verdik nasihatler verdik ama hiç birimizi dinlemiyor ve düşüncesinden vazgeçmiyordu. Bizler de bu haline çok üzülüyor ve perişan oluyorduk. Ama bir gün bu kiliseye gelip o anda bu müezzinin okuduğu ezan sesini duyunca sağa sola bakınıp kötü olmuştu. Bu seste ne? Beni çok kötü etkiledi. Berbat oldum. Hayatım boyunca bu kilisede bu manastırda böylesine kötü bir ses duymamıştım dedi. Kız kardeşi de ona ezan okunduğunu ve insanları camiye ibadet etmeye çağrıldığını söyleyince bu Müslümanlığa heves eden kızım birden durakladı. Önce inanmadı. Daha sonra başkalarına da sorup soruşturdu aynı cevabı alınca bu ses yüzünden Müslüman olma hevesi ondan gitti. Müslüman olmaktan vazgeçti, Bende bu olaya çok sevindim. O gece çok rahat uyudum. Sabaha ilk işim benim kızımın bu düşüncesinden vazgeçiren müezzine bir teşekkürüm ve bir hediyem olsun diye yola koyuldum geldim.
Nerede bu adam?
Allah işini hakkıyla yapan aklı camide cemaatinde olan başka işle uğraşmayan işini başkasına vekâlet verdirmeyen ve işin erbabı (ustası) olan imamları hocaları ve müezzinleri başımızdan eksik etmesin. Amin