BİR BAŞKA AÇARDI -ŞEHR-İ VİRAN DA BAHAR AYLARININ KIR ÇİÇEKLERİ!..
“Mayıs ayların gülüdür,
Taze bir çiçek dalıdır,
İçerim ateş doludur;
Mayısta Gönlüm delidir.
Yeşil dağlarla göçülür,
Kırmızı şaraplar içilir,
Yarim dökülür saçılır,
Mayısta Gönlüm delidir.
Göklere karşı yatılır,
Dertlerimizi unutulur,
Eski sevgililerle Atılır;
Mayısta Gönlüm delidir... “
Sabahattin Ali' nin “MAYIS” adlı şiirinden bir bölümle tekrar merhaba...
Reel siyasetle ilişkimi ve ilgimi bilen arkadaşlarım... zaman zaman siyasi konularda düşüncemi yansıtan konuları köşeme neden aktarmadığımı haklı olarak hep sorup dururlar.
Bende cevaben: Hem Viranşehirliyiz Ezelden sitesinin selameti ve yayın formatı; hem de ülkedeki şu anki mevcut siyasetin geldiği negatif durumdan kaynaklı, siyaset konuşmaktan artık bana gına geldiğini söyleyerek, kendimce haklı/haksız gerekçemi sıralıyorum.
Ayrıca Alman felsefeci Nietzsche' nin güzel bir sözü vardır:” Bir ülkede, Edebiyattan ve Sanattan çok siyaset konuşuluyorsa; o ülke 3. sınıf bir ülkedir.”der...
Bu yüzden yazılarım 'buçuk siyaset soslu' sanatsal ve edebi içeriklidir.
Hatta... Yunanlı Filozof Aristoteles: Sevdiklerinizle siyaset tartışmayınız. Zira; siyaset Dostlukları Zedeler. Siyasetçiler yollarına devam ederler; Siz sevdiklerinizi yitirmekle kalırsınız...der.
Zira ; sınıflaşmamış toplumlarda tartışma kültürü de oluşmadığından, tartışma zemininde sağlıklı değildir.
Ayrıca bír başka konu da; Viranşehir sorunlarından neden yazmıyorsun?
Açıklayayım: 25 yıldan beri çok sevdiğim memleketim Viranşehir' den de uzakta olduğumdan bahisle, şehrimizin günlük problemleri ile ilgili uzaktan ahkam kesmem doğru olmaz... Zaten bu konuda sevgili sayın Lokman Şihanlıoğlu ve diğer site yazarlarımız ve Viranşehirdeki çeşitli yazılı- görsel ve işitsel basında bir çok kişi sorunlarla ilgili konuları köşelerine taşımaktadırlar.
Ayrıca reel ve özgür siyaset yapma zemininin kalmadığı, toplumun savrulduğu bir ortamda siz; neyi neyle, kimi kimle konuşacaksınız!
Malumun ilanı gibi; ülke siyasetinin, Ortadoğu ve Dünyada ki konjonktürel gelişmelere göre hızla değişkenlik gösterdiği ve şekillendiği bir süreci hep birlikte zaten yaşıyoruz.
Özelde bölge halkı, genelde tüm ülke, onurlu bir barış adına zaman zaman beklenti içine sokulsa da, bir anda tüm umutlar ve hayâller ters-yüz edilerek, barışa ve demokrasiye olan özlem ve beklenti bir başka bahara öteleniyor.
Bu nedenle gerçek hayatta toprakta filizlenen aşklarımız, özlemlerimiz, tutkularımız, barışa olan hayallerimiz birer birer öldürülerek tekrar tekrar toprağa gömülüyor.
Derken, birden Viranşehir düşüyor usuma…
Çocukluğum ve gençliğim canlanıyor gözlerimin önünde!...
Birlikte dalıyor gözlerim denizde parıldayan yakamozlara bakarken…
Ne kulaklarım duyuyor, dalgaların çıkardığı o melodili muhteşem sesi; ne de gözlerim görüyor dalgaların üzerinde kanat çırparak uçuşan martıları!..
Öylesine dalmışım ki çocukluğuma!..
Hiç unutmam...
Daha dün gibi hafızalarda; evlerimizin avlusunda, Karataşlardan örülü evlerin toprak damlarında ve şehrin etrafında ki kırlarda açan rengarenk kır çiçekleri!..
Bir başka güzel olurdu… memleketimde yağan romantik Nisan yağmurlarının beslediği; aşkın, sevginin, özlemin, sevdanın, barışın, özgürlüğün, yaşamın birer 'sembol' ü, ' elçi' si...Mayıs ayının kır çiçekleri...
Bembeyaz papatyalarıyla, kıpkırmızı laleleri, gelincikleri ve sarı sarı, mor mor kır çiçekleri…
Bahar yağmurları sonrası gökyüzünde açan güneşle birlikte göklerde oluşan rengarenk gökkuşağı ve yerlerde baharda açan rengarenk kır çiçekleri!
Koşuştururduk, çiçek tarlalarında çocuklar gibi şendik...
Belli olur diye platonik aşklarımızdan vermeye sakınır, saklar; annelerimize, öğretmenlerimize armağan ederdik özenle topladığımız demet demet kır çiçeklerini…
Yılmaz Erdoğan' ın şiirinde anlattıği gibi; bizim okul dönemlerimizde Kemalettin Tuğcu’ larımız vardı. Birde S harfinden orak- çekiç yapmayı öğrendik. Bu yüzden de kuşak olarak, okul disiplin kurullarında tartışılan aşklarımız olmadı!
Ha bir de; çelik-çomak, al satarım-bal satarım, körebe, yeditaş, yakan topu, stop, uzun eşek; teksas-tomikis’ lerimiz, demirden- cıncıktan, mermerden Güllelerimiz (misket), beştaş, boy boy delemelerimiz ( topaç), telden çemberlerimiz ve birde vurulmasınlar diye göklere, özgürlüğe doğru kanatlanan kağıttan el emeğimiz uçurtmalarımız ve de kadirşinas komşularımız ve dostlarımız!
Yazar- siyasetçi Faik Bulut' un dediği gibi ; 68 ve 78 kuşağı olarak; hem şanslı hem şansız kuşağız!…
Nitel anlamda siyasetin her şeyi gördük yaşadık; ama maalesef “aşkı yaşayamadık!”
Olsun…
Aşk kutsaldır ama… demokratik – özgür, barış içinde toplumsal bir yaşamda; aşk kadar kutsaldır!
Hoşça kalın…
Sevgiye, şiire, edebiyata, kitaba, sinemaya, sanata, müziğe boğulasanız.
Bu da benim size bedduamdır…
Dilerim tutar!
NOT: Uçurtmayı Vurmasınlar filmini internet indirip izlemenizi öneririm. Hoş ve defalarca izlenecek muhteşem bir film.